Tam Süreli Çalışma Nedir? Bir İzmirli’nin Gözüyle
Herkesin hayatında bir “tam süreli çalışma” dönemi vardır. Bazılarımız için bu, sabah 9 akşam 6 mesaisi, bazılarımız içinse evden çalışırken pijama altıyla takılma özgürlüğüdür. Ama gerçekten “tam süreli çalışma nedir?” sorusunu sorarsak, her şeyin başladığı ve bittiği yerin aslında kafamızda olduğunu fark edebiliriz.
Hadi, gelin bu “tam süreli çalışma” kavramını biraz daha eğlenceli bir bakış açısıyla keşfe çıkalım.
Çalışma Hayatına Giriş: Pazartesi Sendromu
“Tam süreli çalışma nedir?” sorusunu cevaplarken, önce bir pazartesi sabahı başlamak gerek. Çünkü tam süreli çalışma, genelde pazartesi sabahları başlar ve salı günü, “Neden işe gitmek zorundayım?” sorusuyla devam eder.
Düşünsenize, hafta sonunun ne kadar hızlı geçtiğini, bir yanda sahilde güneşlenirken, bir yanda işlerinizi kontrol etmek zorunda kalıyorsunuz. Ama pazartesi günü saat 08:45’te ofise geliyorsunuz ve tam süreli çalışmanın ne demek olduğunu bir kez daha anlıyorsunuz: Bir masanın başında saatlerce oturmak, e-postaları silmek, bir yandan da “acaba bu hafta sonu ne yapacağım?” diye düşünmek.
İç sesim: “Vallahi buna tam süreli çalışma denmez, buna ‘sürekli izole olma’ denir.”
Bir de, bu işe başladığınızda birilerine ‘tam süreli çalışma nedir?’ diye sorsanız, verecekleri cevap genellikle şu olur: “Sabah işe gidip akşam dönmek, hafta içi hiç bir şey yapamamak ve hafta sonu ise sadece uyumak.”
Ama tabii, hepimiz öyle ya da böyle bu “tam süreli çalışma” çarkının içinde döneriz.
Peki, Neden “Tam Süreli” Çalışıyoruz?
Bir de şu var: Niye hep “tam süreli” diyoruz? Kısa süreli çalışma diye bir şey yok mu? Gerçekten haftada 40 saat ofiste harcamak yerine, sadece birkaç saatle idare edebilir miyiz? İşin açıkçası, tam süreli çalışmak, biraz da toplumun bize dayattığı bir şey gibi. “Hadi bakalım, tam süreli olacaksın, 9-6, arada 1 saat öğle tatili.”
Ama sonra bir bakıyorsunuz ki, o öğle tatili süresi, yeni mesajları kontrol etme, sosyal medyada gezinme ve sonrasında “ben gerçekten tatil yaptım mı?” sorusu arasında geçiyor. Sahi, tam süreli çalışma nedir, gerçekten neyi ifade eder? Birisi bana şunu söylesin: Benim gerçekten işimi yapmak için 8 saatim gerekmiş olmalı mı?
İç sesim: “Keşke uzaktan çalışmaya başlamadan önce ‘ofis ortamı’ adı altında oraya girmeden önce biraz daha düşünseydim.”
Tam Süreli Çalışma ile Çalışan Hayatının Dengesizliği
Hadi biraz daha mizahi bir şekilde bakalım: Çalışırken daha fazla zaman harcadığınızı düşünüyorsunuz ama evde de bir şeyler yapmanız gerektiğini fark ediyorsunuz. “Tam süreli çalışma” denilen şey, çoğu zaman işten sonra “tam süreli ev işleri” anlamına geliyor. Mesela bir gün, işten eve dönerken aklınızda tek bir şey vardır: “Yemek yapacağım, sonra dinleneceğim.” Ama bir bakıyorsunuz ki, o kadar yorulmuşsunuz ki yemek yapmaktan çok, sadece mutfakta kayboluyorsunuz.
İç sesim: “Neredeyse 4 saatimi ocağın başında geçiriyorum ama hala ne pişirdiğimi anlamadım. Tam süreli çalışmanın sonu bu işte!”
Sonuç olarak, “tam süreli çalışma” dediğimizde, aslında vücudumuzun, beynimizin ve hatta ruhumuzun her yönden kullanıldığı bir hayat biçiminden bahsediyoruz. Ve bazen işin içine daldığınızda, ev işleri, sosyal hayat ve dinlenme tamamen gözden kayboluyor. İşin içine bir de sosyal medya girince, hiçbir şeyin “tam” olmadığı bir hayat başlıyor.
Tam Süreli Çalışmaya Karşı Verilen Tepkiler
Tabii bir de diğer insanlar var. Onlar da bizimle aynı şekilde çalışıyor ama bize bakınca her şey daha kolaymış gibi görünüyor. Ya da, birazcık kıskanıyorsunuz. “O da tam süreli çalışıyor ama nasıl bu kadar mutlu?” diye düşünüyorsunuz. Oysa aslında çoğu zaman, “tam süreli çalışma” kavramı insanın kafasında her geçen gün daha fazla büyüyen bir şey haline gelir.
Bir arkadaşım, tam süreli çalışmanın ne demek olduğunu açıklarken şöyle demişti: “Bence bu, sabah 9 akşam 6 arası vücudumun tüm fonksiyonlarının normal çalıştığı bir düzenin adıdır.” O an anlamıştım ki, herkesin kendine göre bir “tam süreli çalışma” tanımı var. Kimi için bu 9-6 mesaisi, kimi için de evden yapılan işlerdir. Önemli olan, ne kadar “tam” olduğu değil, bu düzenin seni nasıl hissettirdiğidir.
İç sesim: “Evet, her şeyin dengesini sağlamak zor. Ama en azından öğle tatilinde bir kahve içebilirim.”
Sonuç: Tam Süreli Çalışmanın Olayı Nedir?
Şimdi gelelim bu “tam süreli çalışma” işine bir sonuca bağlamaya. Bir yanda işler ve “mükemmel” iş hayatı var, bir yanda da evde yapılan işlerin uzun listesi. Tam süreli çalışmak, aslında her şeyin bir denge içinde olması gerektiğini hatırlatıyor. Ama bu dengenin tam olarak ne olduğu, kişisel olarak değişiyor.
Belki de asıl soru şu olmalı: Tam süreli çalışmak, gerçekten bize ne kazandırıyor? Daha fazla para mı? Daha fazla sorumluluk mu? Yoksa sadece kendimizi bir çarkın içinde dönmekte mi buluyoruz?
İç sesim: “Sanırım tam süreli çalışmanın anlamı, iş ve yaşam dengesini bulmaya çalışırken, bir yandan da kahve molasında kaybolmaktır.”
Sonuçta, tam süreli çalışma, sadece bir kavramdan ibaret değil; hayatın tam ortasında bir yerdedir. Hem ciddi bir iş yükü hem de bazen o küçük kaçamakları bulabileceğiniz bir yolculuktur. Biz de bu yolculuğu şimdilik “tam süreli” olarak sürdürüyoruz.